6 Temmuz 2014 Pazar

Freud çok yalnız...

Boşluktayım...
Ve bu boşluğu hiç bir şey ile betimleyemiyorum.
Bir ev boşluğu, sıcak ekmek, pazar alışverişleri her cumartesi öğleden sonrası...
Sonrası kendi içimde yarattığım soğuk savaş dönemi.
Nasıl anlatılır baba kokusu bilmiyorum.Nasıl bir bekadır?
Bir ev dolusu "iyi pazarlar".
Ağır bir alkol kokusu oturma odasından sızan.
"Ölüyorum Tanrım" diyor.
Yalnız'ca bir ses...
Yirmidörtyıl,
yok.
ikihaziranbindokuzyüzdoksanbir,
yok.
onmektrekare içinde ki ben,
"Koca dünyaya sığamıyorum.Oysa kendi içimde çok küçüğümdür"
dedi kadın.
Kapı eşiğinde yapılan bitmek bilmeyen sohbetler ne kadar samimi olabilir?
Ancak "bu kadar".
Kaç geliyorlar!!
Geliyorlar ve bir daha gitmeyecekler!
beştemmuzikibinondörtsaatonsekizsıfıriki.
Kahrolsun emperyalizm!
Ahh seni bana düşman eden sahte Amerikan sosyopatlığı.
Peki ya babam? Onu gören oldu mu?
Sahne, perde II.
Baba kucağı yalnızlığı.
"Baba" demek provokasyondur canım.
Geçiş vermeyeceğim.
Buraya kadar anladıysan sorun yok...
Bugün bir kediye ağladım. Ses tellerim yoktu o vakit.
Freud dedi kedi... Nasıl da yalnız, çıldırmamak elde değil!
Saat ikiyirmialtı öğlesi Freud öldü biz iki elimizle bir şiiri doğrultamadık.
Ben hiç "anne" diye nidalarla ağlamadım. Serzenişte de bulunmadım. Nerede bulundum bilmiyorum.
Bir erik ağacım vardı küçükken adı La martine.
Sonra kestiler La martine'i, ben attan düştüm.
Büyüdüm.
Adımı bilmiyorum tam şurada doğdum, bu gün kapı eşiğinde bir kez daha öldüm.
Ben bazen çok fazla ölürüm...Sonra...
Sonrası çiçek pasajındaki kemancı.

Ben bugün tam şurada oturdum ve güldüm. Nah tam şurada!
Doğdum, yürüdüm, büyüdüm, doğurdum, büyüttüm.
Ben bugün kızımı öldürdüm.
Ben bugün ilk defa "babam" olmuştum.
Freud çok yalnızdı. Yazık!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder